Bakan Çavuşoğlu ve İranlı mevkidaşından Suriye’ye ilişkin ortak açıklama
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Buyruk Abdullahiyan ile Ankara’da ortak basın toplantısı düzenledi.
Bakan Çavuşoğlu’nun açıklamalarından satırbaşları:
Havayollarımız karşılıklı olarak haftada 200 sefer gerçekleştiriyor. Geçen hafta Bakan Yardımcımız konsolosluk için Tahran’daydı. Temsilcilerimizin üniversitelerin muadilleri gibi konuları üzerinde mutabık kalındı. Arkadaşlarımızın aldığı kararların bir an önce hayata geçmesi için takviyeler veriyoruz. Terörle mücadele her iki ülkede de değerli, dolayısıyla ortak gündemlerimizden biri de terördü. İran tarafında da bir PKK varlığı var. Irak’ta, Suriye’de, İran’da teröristlerle mücadele etmemiz ve Kürt kardeşlerimizi korumamız gerekiyor. Görüşmelerimiz sırasında Kafkasya’da üçlü bir toplantı yapmayı tartıştık. İran’a yönelik yaptırımların hatasız olmadığını her zaman vurguluyoruz. Irak’ı yeniden değerlendirdik. Ukrayna’daki savaş hakkında görüş alışverişinde bulunduk. Nükleer anlaşma konusu uzun süredir gündemde ve bu anlaşma hayata geçirilememiştir. Bu anlaşmanın bir an önce imzalanmasını istiyoruz. Bölgeye büyük bir ekonomik katkısı olacaktır. Yaptırımlar nedeniyle şirketlerimiz İran’dan petrol alamıyor. Suriye konusunu da kapsamlı bir şekilde ele aldık. Önceliğimiz Suriye’nin toprak bütünlüğüdür. 11 yıldır devam eden bir savaş var, çok kan döküldü, zulüm var, sefalet var. Bu doğrultuda Astana formatı çerçevesinde de değerli adımlar attık. Artık sonuç odaklı adımlar atılması gerekiyor.
Önümüzdeki dönemde dışişleri bakanı düzeyinde bir görüşme bekleniyor. Bu görüşmeler yapıldıktan sonra İran’ı da bilgilendirdik. Astana formatında üçlü formatta devam ediyoruz.
Türkiye, İran ve Irak sisteminin yeniden canlanması gerektiğini konuştuk. Batılı ülkelerin gelip bizi bir araya getirmeye çalışması doğru bir yaklaşım değil. Amman’da bu yönde bir konferans vardı. Ben sadece İran konusunda ne düşündüğümüzü söylüyorum.
PKK ve YPG’nin Suriye’deki amacı belli, Suriye’yi bölmek ve terör devleti kurmak istiyorlar. Terör koridoru oluşturmak istediler, DEAŞ’a ve PKK’ya yönelik operasyonlarımızla bu planların önüne geçtik. Özellikle Tel Rıfat ve Menbiç ile Suriye’nin Kuzey Doğusunda teröristler bölücü faaliyetlerini artırdı. Bu İran için bir tehdittir, bizim için bir tehdittir. Teröristler buradan temizlenmelidir. Sonuçta teröre karşı hep birlikte mücadele etmeliyiz. Suriye ile yaptığımız görüşmelerde Suriye’nin toprak bütünlüğü, göçmenlerin dönüşü ve siyasi süreç değerlidir.
İSVEÇ’TE PKK SKANDALI
Savcılığın soruşturmaya yer olmadığına dair kararı son derece haksızdır. Terör propagandası ile yapılır. İsveç’in bunlarla çaba için bir sözü var mı? Var. Bu ırkçı bir baskın, İsveç’te ırkçılık suç mu değil mi? Nefret suçu içeriyor, İsveç’te ücretsiz mi değil mi? Parasını ödesinler. Kimse bizi kandırmaya çalışmasın! Bu bir ırkçılık ve nefret suçudur. Bu aynı zamanda evrensel suçlamalara da aykırıdır.
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Buyruk Abdullahiyan’ın açıklamalarından satırbaşları:
Yaklaşık 90 dakikada Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştük. İkili ilişkilerimiz ele alındı. Reisi geçen yılın son günlerinde Türkiye’ye bir ziyaret yapacak ancak iş yoğunluğundan dolayı bu ziyaretin biraz ertelenmesini talep ettim. Bu ziyaret sayesinde menfaatlerimize şahit olacağımız gelişmelere ivme kazandıracağız. Enerji, turizm ve çevre alanlarındaki işbirliğimizi geliştirmek için de istişarelerde bulunduk. Değerli kardeşim Çavuşoğlu ticari işbirliğimizde geliştirmek istediklerimize değindi. İki ülkenin ortasında bir hedef belirlendi.
Şam ile ilişkilerin değişmesinden dolayı mutluyuz. Ülkelerin toprak bütünlüğünü korurken bölge ülkelerinin ortasında ulaşım yollarının açılmasının değerini de vurguladık. Bölgedeki refahın kalıcı olması da değerlidir.
MAHSA AMİN PROTESTOLARI
İran İslam Cumhuriyeti’nde kadınların çok yüksek bir özgürlük hakkı vardır. İranlı bir kızın doğal ölümü hepimizi derinden üzdü. Sosyal medya ve Batı’nın da çabalarıyla İran’a karşı belirli amaçlarla kumpas kurulmaya çalışıldı. ABD’nin Irak ve Yemen’deki girişimleri sayesinde kadın ve çocukların katledilmesinden neden ses çıkarmadılar?